Bitiyor zaman.
Tüm saatler kum saatinin içinde birbiri üstüne yığılıyor.
Sahte mutluluklar giyiniyor sözcükler.
Sen-ben savaşında imtiyazsız yarınlara bugünden açıyorum gözlerimi.
Savaşacak kadar bile yakın olmayışımızı biliyorum.
Bilirim, acı verişindir bu kadar sözcük dizdiren.
Ömrümü ömrünün ardında sürüyen… Kapatıyorum gözlerimi.
Hadi git yâr, geldiğin gibi.
Acıttığın yerden tüm acılarımı da topla git hadi.
Anlamadım yâr Sen mi yâr olmadın yoksa ben mi yarenlikten uzaktım?
Hangi kıyıya vurmuştu aramızdaki eksik o taş?
Hangi şarkıda yarım kalmıştı notamız?
Hangi satır içine sığdırabilmişti de seni; sen bulunmazım olmuştun?
Ah yâr sana bağlamazsam sözcüklerimi, hep anlamsızlık oluyor yüreğimin dili.
Sana bağlandığında da gözyaşına paralel oluyor.
Yok, mu önümde senden gayri gidecek bir yol?
İçim yine aynı mısra´ları tekrarlıyor.
Bulamadım yâr.
Seni bu kadar ararken kendime bir mutluluğu da bulamadım.
Zamandan bir bir çalıp saatleri sızlayan yanlarıma kattım.
Ben acıyı aşka yama yaptım.
Hafife almadım duyuları.
Kuytu köşelerde ölümüne besledim sevdayı.
Acıydı bildiğim aşkın ön adı.
Ah yâr gün gün mısralar döktün içime.
Yüreğimi sana dair söylenmiş mısralarımla yıkadın.
Ben hep sana uzaktım.
Yollarda kaybolsam sen önüme çıkan tuzaktın.
Ben, her gece gözyaşlarımla yıkadığım masallarımı saçlarına yolladım.
Saçlarından kulaklarına musalla taşı gibi bir soğuklukla inip, beni sana anlatır sandım.
Yanıldım…
Yoruldum yâr Bütün kapılarımı kapatmaya hazırlanıyorum gönlümün.
Kimliğimi hediye edip bu şehre, her bir adımımda anıları sürükleyip ardımdan ve rotamı da ekleyip nabzıma gidiyorum…
Mutlu günlerin gelmesini bekleyen çehremdeki çizgileri siliyorum.
Ceplerimi dolduruyorum yedekteki acılarla.
Her sabah yüzümü yıkadığım tavana asıyorum hayallerimi.
Ansızın içime düştüğün günden beri ayakları burkuldu ömrümün.
Ve ben her gün bir daha ölmek için uyanır oldum uykumdan.
Paslandı gözlerim.
Sen kendin için kal yâr ben senin için giderim.
Bu defa sürgünlere giden yüreğime bedenimi de eklerim.
Bağdat olurum yıkılırım kurşunlara.
Filistin olurum kalırım duvarlar arasında.
Ama yine de İstanbul’u saklarım alınyazımda.
Nerede olursam olayım unutma yâr; yarın yeni bir gün ve her yeni günde olduğu gibi senli ölüme hazırlanıyor gönlüm…
Kahraman TAZEOĞLU.........alinti