SENE 1975, yer Lübnan, gün ise İç Savaşın en şiddetli günlerinden biriydi. O günün gecesini, başşehir Beyrut’ta yaşayanlar tam bir kâbus halinde yaşadılar. Sokaklarda şiddetli çarpışmalar oluyordu. Seken kurşunlar evlere de isabet ettiğinden, insanlar evlerinde bile rahat oturamaz haldeydiler. Herkes, seken mermilerden en ziyade korunaklı olduğunu düşündüğü odada yere yatmış, korkuyla çatışmaların bitmesini bekliyordu. Evlerinin yağma edilmesinden korktukları için de, kimse sığınaklara inmemişti.
Saat bu korku ortamında ağır ağır ilerlerken, vakit gecenin ikisi olmuştu ki, bu evlerden birinin telefonu çaldı. Karı koca, sığındıkları yatak odasından korku ve merak içinde telefonun bulunduğu salona koştular. Telefonu açıp “Alo” demişlerdi ki, evleri müthiş bir gürültüyle sarsıldı. Apartmanlarına çatışan taraflardan hangisinin attığını kestiremedikleri bir roket evin duvarını delmiş ve yatak odasını yerle bir etmişti. Gecenin o vaktinde çalan telefona koşup beraberce salona geçmeseler roket yüzünden ikisinin de bedeni bin parça olacaktı açıkçası.
O gece kendilerine kim telefon etmişti?
Sonraki günlerde, akrabalarına, arkadaşlarına sordular. O gün o saatte telefon eden, onlar değildi. Bu mucizevî telefon, onlar için hiçbir zaman çözülmeyecek bir sır olarak kaldı.
alıntı