Çoğumuz (genellikle de erkekler) duygularımızı; saklamanın daha doğru olduğunu sanıp ne kadar yanılıyoruz değil mi? Oysa sevgi beslenmeli, karşılıklı özveriyle desteklenmeli. Her gün yeni bir sürpriz için çaba sarf edip sevgiyi yaşatmak için emek vermeli. Ama ne yazık ki evliliklerde garanti gözüyle bakıp hiç emek harcamadığımız gibi hesapsızca tüketip, har vurup harman savuruyoruz sevgileri.
Ne yazık... Oysa ne zor bulunur sevgiler. Özellikle karşılıklı olanı yakalamak ne küçük bir olasılık. Ama kaybetmek ne kadar kolay ve çabuk. Koca bir sevginin katili oluveriyoruz çarçabuk. Bence sevgi katilleri de yargılanmalı ve cezaya çarptırılmalı. Çünkü kapanması ve onarımı olanaksız bir ton yara bırakıyor ardında. Sonra bir ton da yaralı insan. Öleceğiz zannedip ölmüyoruz açısından. Ama sürüm sürüm sürünüyoruz. Sonrasında yeni sevdalara kuşkuyla bakıp olası mutluluklara kapatıyoruz pencerelerimizi.
Korunmak adına anlamsız kaçak güreşler daha da yoruyor insani. Şöyle kararlı, tutup koparıverecek, ayaklarımızı yerden kesecek kadar cesur birini bekleyip ömür tüketiyoruz. Bir de bakıyoruz ki yolun sonuna gelivermişiz. Ne çabuk geçmiş zaman. Ne kolay tüketilmiş sevdalar. Ne hesapsız harcayıp ne derin yaralar açmışız. Bir o kadar yara da biz edinmişiz hayattan. Hayatın son durağında, mevsim çoktan kışa dönmüş, gelecek vasıtayı bile kestiremez olmuşuz.
Neyin adına peki?.. Ahh Korunma iç güdüsüyle sakladığımız seviler ahh... Üstelik taze tüketilmesi gerekirken saklamaya kalkıştığımız, hem de saklama koşullarına da uyulmadığından çürümüş, kokuşmuş, çürüdükçe de etrafını çürütmeye devam eden, tümörleşen, duygu depocukları ne çok canımızı acıtmış. Bize sunulmadan bayatlamış ve sunulduğunda da besin zehirlenmesine yol açmış seviler. Hayat ne bayat noktasına gelmişiz bu yüzden. Ve ne kadar geç kalmışız hayata.
İşte hayat bu. Ben de galiba hayat ne bayat noktasında, gelecek vasıtayı kestiremiyorum artık .Umarım siz tazeyken tüketmeyi becerebilirsiniz duygularınızı ve hayat arkadaşınızı besin zehirlenmesinden kurtarırsınız
Can Dündar