Diğer güzel san'atlarda olduğu gibi, yazıda kullanılan aletlerin, malzemenin mükemmelliği san'atkarın başarısına tesir eder.
Ecdadımız "Kem âlet ile tahsil-i kemâlat olmaz
(kötü, kusurlu aletle iyi bir tahsil olmaz)"
demişler.
Yazı san'atında kullanılan kalemin, mürekkebin ve kâğıdın istenilen vasıfta hazırlanması uzun tecrübe ve bilgi mahsülüdür.
7.1.KÂĞIT MAKASÇILIĞI:
Eskiden memleketimizde yazı kâğıtları bugünkü gibi, kesilmiş olarak satılmazdı. Tek ve büyük tabakalar halinde satıldığından, herkes bu tabakalardan yazacağı yazının ebadına göre, istenilen ölçüde bir kâğıt kesmek için kâğıt makasları kullanırlardı.
Ustaları Türk olan makaslar İstanbul ve Sivas gibi merkezlerde yapılırdı. Nadiren Bosna ve Prizren'de de güzel ve zarif işlenen makaslara tesadüf edilirdi. Kâğıt makaslar çelikten, zarif ve uzun gövdeli, içi oluklu, ağızları birbirine uyumlu olurdu. Ekseriya gövde ve sapları altın kakma, mine kaplamalı yapılırdı. Sapları yaylı açılır kapanır, içine giripte yuvarlak bir şiş gibi olanları da vardı. Saplarında iki parmağın geçip tutması için halkalı kısımları, Allah'ı hatırlatmak için sülüs hatla "Ya Fettah" veya çifte "Ali" şeklinde yazı ile yapılır, bazen makası yapan sanatkarın adı oymak suretiyle yazılırdı.
7.2.KALEMKEŞLİK:
Eski el yazması kitapların ve yazı levhalarının kenarlarına, yaldız veya mürekkeple çizgi çekmeye kalemkeşlik denirdi.
7.3.KALEMTRAŞÇILIK:
Kalemtıraş kıymetli ustaların elinde her biri sanat eseri olarak yapılmış, uzunca saplı, nisbeten küçük ve kısa ağızlı, kamış kalem açmaya mahsus bir bıçaktır.
Kalemtıraşın kesici kısmına tığ, fildişi, kemik, abanoz, yeşim, sedef, mercan, akik, ödağacı, ünnab, pelesenk gibi maddelerden yapılan kısmına sap denir. Altından yapılanlar veya altın kakmalı olanlar da vardır. Sapla tığı bir birine bağlayan çelik, gümüş, altından yapılan kısma da parazvane denilir. Her san'atkar kendi eseri olan kalemtıraşa, tığın parazvaneye yakın kısmına pirinç, altın veya gümüşten kendi adı bulunan damga koyardı.
Osmanlılar'da kalemtıraşçılık güzel sanatlardan sayılırdı. Kalemtıraşçıların en meşhuru 18. yüzyılda yaşamış Baba, Galatalı Recai ile Eyüblü Recai idi. Fenni ve Yümni, Recailer'den sonra adları hürmetle anılan üstadlardandır. Sıdki, Ruhi, Zeki, Eşref ve Muhyi 19. asrın başlarında Safi, Kemali, Sıdki ve Bursalı Hüsni gibi üstadlar bu sanatın son temsilcileridir.
Kalemtıraş çeşitleri: Kalemtıraşların birçok çeşitleri vardır. Bunlardan ucu dönük olarak yapılanlara katibi kalemtıraş, söğüt yaprağı biçiminde olanlara katı', tashih için, ufak boyda ve yine küçük söğüt yaprağı biçiminde olanlara tashih kalemtıraşı derler. Bundan başka, burunları mukavves olmayıp üçgen, şekilde büyük yazıları düzeltmek için yapılmış tashih kalemtıraşları da vardır.
7.4.MÜREKKEPÇİLİK:
Hokka; içine mürekkep, boya, macun ve yağ gibi malzeme konan küçük yuvarlak kap, Arapça'da "küçük kutu" manasına gelir. Mürekkep hokkası yerine devat, mihbere, furza kelimeleri de kullanılmıştır. Türkçe'de devattan bozulmuş olan divit kelimesi, hokka ve kalemliği birlikte olan bir yazı aleti için kullanılır. Divit veya devat ise kalem koymak için boru şeklinde uzun sapı ve ucunda mürekkebe mahsus bir de hokkası bulunan eski usulde yazı aletidir. Bakır, pirinç ve gümüş gibi madenlerden yapılır. Bu sana'tın geçmiş büyük ustaları arasında Kanbur Ahmed, Mehmed Usta, Rumi, Fenni, Abdüllatif Recai en meşhurlarıdır.
Kullananın zenginlik derecesine ve mevkiine göre cam, porselen, abanoz, kuku ağacından, altın ve gümüşten yapılanları olduğu gibi, üzeri kıymetli taşlarla süslü sanat değeri olan hokka takımları, ayrıca Çin gülabdanların boğazı kırılarak ağızlar ve dipleri altın veya gümüşle tezyin edilmiş hokkalar da vardır.
Eskiden yazı yazmak için kullanılan mürekkebe, Türk mürekkebi veya bezir isi denirdi. Koyu siyah renkte olan bu mürekkeple yazılar kolaylıkla yazılırdı. Siyah mürekkebin yanı sıra la'al ve surh denilen kırmızı renkli mürekkepler de kullanılmıştır. Siyah mürekkep; neft, çıra isi, keçi kılı isi ve bezir yağı isinden yapılırdı.
7.5.MAKTA':
Arapça, kesecek alet anlamındadır. Üzerinde kamış kalemin ucu kesilen kemikten yassıca bir alettir. Türkçe'de bu ikinci anlam ile kullanılması hatadır. Makta' fildişi, bağa, kemik, sedef ve abanozdan yapılmış, üzerinde kalem kesilen yazı aleti, kalemin yastığıdır. Gümüş ve altından yapılanları da vardır. Çoğunlukla 10 cm. uzunluğunda 2-3 cm. enindedir. Sırrî, Fahrî, Cevrî, Resmî, Rıza, Reşid ve Fikri adlı san'atkarların yaptıkları makta'lar meşhurdu. Sıralanan bu eski sanatlardan bir çoğu bugün tamamen ortadan kalkmıştır.
7.6.RIHÇILIK:
Yazılan yazılar rıh denilen bir çeşit çok ince renkli kum ile kurutulurdu. Bu sanata rıhçılık denirdi.
7.7.ZERVARAKÇILIK:
Kağıtlar, aharlanıp ve mührelendikten sonra bir de üzerine altın serpme yapılırdı. Bu sanata da zervarak yapma denirdi.
Rik ve Rikdân: Mürekkep kurutmada kullanılan rik ve onun konulduğu rikdân (kumluk), hat malzemesi arasında yer almaktadır.
Rih ve Rihdân
kalem ve kalemtıraşlar
Hokka takımı ve rihdân
HAZIRLAYANLAR
Dursun KAYA - Niyazi ÜNVER
(yazılarından bir kısım alıntıdır..) alinti