Ellerimde zamanın darmadağın saçları,
Sanki soluk soluğa, bir resim çiziyorum…
Geçmiş… ve geçmiş orda, bulutlara yaslanmış
Onları da şu dertli yollara yazıyorum.
Akşam rüzgârlarına, geceleyin sularda
Şeytanın askerleri pusu kurmuş ard arda…
Duygularım ebedî, boşluklara akar da
Her damla gözyaşımı sabırla diziyorum.
Ne olmuş, kimler yapmış? .. Niçin satmışlar bunu?
Bilmezler mi toprağın, hem namus olduğunu?
Ne iktisat maliye, bu bir Bizans oyunu,
Bunlar için derince bir mezar kazıyorum…
Gün tutsak gönül mahkûm, her tarafta ah-û zar
Bu şikâyet, bu feryad, bu yol ebedî, uzar! …
Ben toplarım sabırla, tesbihi eller bozar,
Beni de eller gibi tutanı izliyorum…
Sinmiş bağrına zulmet, muhabbetin zamanla
Kimler hakiki dostmuş, kimler zahirde anla!
Kol kola da girermiş, meğer ihanet çanla
Bu cümlenin altını bir daha çiziyorum…
Nasıl bilirse zaman, artık kendince aksın
Nerde durursa orda, beni orda bıraksın.
Bir oraya, bir bana, bir de kendine baksın!
İnanın ki beyhûde! .. Gezmişiz, geziyorum.
Omuzlarda taşınan şu an başlar beyhude
Beyhude geçmiş yıllar, döksen yaşlar beyhude.
Ah kafam diye diye vursan taşlar beyhude
Yalan dolana artık, yollara kızıyorum…
Teker teker yakılmış çöpleriyle bir kutu,
Sanki bozmuş bir anda odamdaki sükûtu…
İşte yine bir takvim, yıllar beni unuttu,
Hakikat mi, değil mi? .. Bir şeyler seziyorum.
Eyvah, yine olmadı! Bir toplama çıkarma
İşte sıfır, eski beş, yenisiyle bir karma.
Diyorum ki; ey gönül! .. Sakın, elliye varma!
Ey gönül! .. Senden ayrı, yerlerde geziyorum.
alinti