Burun Kanatan Tövbe
Bu haftaki yazımda yaklaşık on sene kadar önce Cezayirli bir arkadaşımın gözyaşlarıyla anlattığı müthiş bir kıssayı sizinle paylaşmak istiyorum… Alınacak okadar önemli dersler var ki… Hemen anlatayım:
Yıl xxxx… İki arkadaş ticari ya da başka bir sebepten iki haftalığına Avrupa’ya gitmişler. Düne kadar her şey normal seyrederken Ahmet isimli arkadaşta bazı tuhaflıklar diğer arkadaşın gözünden kaçmıyor. Kıldığı uzun namazlar, secde yerinin gözyaşlarıyla ıslanması, konuşurken arkadaşının yüzüne bakmaması, müthiş bir iç sorgulama, müthiş bir pişmanlık…
Kendisindeki fark edilir değişikliğin sebebini çok sonradan öğrendiğini şöyle dile getiriyor:
Ahmet’in arkadaşı şöyle anlattı;
Ahmet ile birlikte memleketimize döndük. Aynı ülkenin ayrı illerinde oturuyoruz… Daha sonra ölüm haberini alınca ilk uçakla cenazeye katılmak için memleketine gittim. Ahmet’in defnine yetişememiştim. ölüm şeklini babasından dinlediğimde ALLAH’ım sen Ahmet’e verdiğin imanı bana da ver diye dua ettim.
İman dolu bir evladını sevgiliye uğurlayan babanın ağzından dökülenleri dinleyelim:
Ahmet eve geldiğinde sanki bir cana kıymış ya da birilerinin hakkına tecavüz etmişte pişmanlığını ispat ediyormuş gibi doğru çalışma odasına geçerek Kur’an okumaya başladı. Günlerce odasına kimseyi almıyor, kimseyle konuşmuyor… Sanki dünyayla bağlantısını kesmiş… Ahmet’in, odasından çıkmadığı bir sabah, kahvaltı için kardeşini odasına gönderdim… Büyük bir korkuyla; “Ağabeyimin burnundan kan geliyor” deyince soluğu Ahmet’in yanında aldık… Furkan suresinin son ayetini okuduktan sonra kelime-i şehadet getirdi… Ne olup bittiğini anlamamıştık… Vasiyet te yazmamıştı…
Ahmet cemaatle namaz kılmayı alışkanlık haline getirmişti. Belki hocasıyla dertleşmiştir diyerek hocasına sorduk. Zannımızda yanılmamıştık. Gelişmeleri arkasında namaz kıldığı hocası şöyle anlatıyor:
— Avrupa’dan geldiği gün yanıma uğradı
—Hocam ben çok büyük bir günah işledim” dedi. Pişman olduğu her halinden belli idi… Ona;
— Günahları gizleyerek insanlara ek bir lütufta bulunan ALLAH’u Teala gizlediğin günahını açığa çıkarmanı istemez. Hata yaptığının farkında olman çok güzel… ALLAH’tan bağışlanma dile, O affeder deyip gönderdim. Ertesi gün tekrar geldi. Her seferinde ALLAH’tan bağışlanma dile dediysem de dayanamayarak;
‘’Hocam ben otelde zina ettim. ALLAH’ın katına bu suçla çıkmak istemiyorum. Beni recmedin…’’ Dedi… ALLAH’u ekber!!!
Resulullah (s.a) recmedilmek isteyen bir kadına; “Git tövbe et” dediği gibi bende aynı şekilde Ahmet’e ALLAH’ın, tövbe ettikten sonra bağışlamayacağı günah yok dedim… Ertesi gün yine geldi… Aynı nasihat şekliyle uğurladım ve bir daha gelmedi… Vefat şeklini babasında işiten hoca;
- VALLAHi Ahmet öyle bir tövbe etmiş ki, inşALLAH burnundan gelen kan yarın ahirette şahidi olacak, inşALLAH bu tövbesiyle ALLAH onu cennetine almıştır.
…
Günlerce Ahmet’in ALLAH ile olan diyalogunu ve okuduğu Furkan suresinin son ayetlerini düşündüm… önce Ahmet’in burnunu kanatan ayetlere bakalım:
“ Onlar, ALLAH ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, ALLAH’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.
Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır.
Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. ALLAH işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. ALLAH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, ALLAH’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.” (Furkan -68-71-)
ALLAH’u Teala sanki Ahmet’ten bahsediyor,
Kanaatimce ayetleri okurken ALLAH ile konuşuyormuş ve ALLAH tarafından sürekli; “Ne yaptın Ahmet! Kendine yakıştırıyor musun? Yarın nasıl yüzüme bakacaksın!” gibi eleştiri yağmuruna tutulduğunu hissederek hocasının yanına uğradı.
Zannedersem Ahmet’in kıssası tövbenin kabulünü kolaylaştıracak etkenlere iyi bir örnek…
Pişmanlık ve ispatı…
Ey Kaab b. Malik tövbesini yaşayan insan! Burnundan akan her damla kan yükünü hafifletmiştir inşALLAH
Böyle bit tövbeye can kurban
Ne diyeyim ki…alinti