Haliç’te Türk gemileri!..
O günlerde Osmanlıların 200 bin askeri vardır ki, isterlerse bunu rahatlıkla 300 bine çıkarırlar. Bunların yarısını sınırlara dağıtır, yarısıyla gelip İstanbul’u kuşatırlar.
Ancak iş askerle sınırlı kalmaz, medrese talebeleri, dervişler, ağzı dualı pirler, beli bükük dedeler gelir, gönüllü olarak gazaya katılırlar. Yeniçeriler, tımarlı sipahiler, eyalet yayaları, azepler, Voynuk ve Yörük erleri yerlerini alırlar. Topçular lağımcılar, humbaracılar kollarını sıvar, tez elden işe başlarlar.
Zağanos Paşa, Beyoğlu-Kasımpaşa cihetinden şehri zorlar. Karaca Paşa Ayvansaray-Eğrikapı civarlarında yer tutar, Topkapı’dan Marmara Denizi’ne kadar olan kısmı da İshak Paşa’dan sorarlar.
Haydi; ya Allah!
Fatih, hâzâ insandır. Önce İmparator’a haber yollar, “boşuna kan akmasın, gel şehri teslim et, seni Mora Yarımadasına yönetici yapayım” teklifinde bulunur. Kesinlikle ret cevabı gelince “benden günah gitti” der, “ancak haberiniz olsun bu Şahi toplar yeri bile sallar, hamile kadınları sahil cihetine götürün, zamansız doğum yapmasınlar.”
Bizanslılar hamile kadınları ne kadar düşünürler bilmiyoruz ama Türkler önce güzel bir zafer duası yapar sonra ateşli çubukları barut deliğine dokundururlar. Şahi toplar canavar gibi gürler, surlar çatırdamaya başlar. Mancınıklar taş, gülle yağdırır, tirendâzlar bulut gibi ok savururlar. Ancak bu şehrin hendeklerini bile aşmak zordur, nerde kaldı surlara sokulsunlar. Yine de cansiperane çalışır, yürüyen kulelerle yaklaşarak hendeklere taş toprak atarlar.
Gelgelelim kulelerden biri Rum ateşiyle yanar, Şahi toplardan biri yarılıp devreden çıkar. Adamlar surlardaki gedikleri kapatmak için hiç düşünmeden kiliseleri yıkar, taşlarını kullanırlar.
Osmanlılar en büyük kayıplarını şehidleri almaya çalışırken verirler, buna rağmen arkadaşlarının cesedini ortada bırakmazlar.
Bu arada denizde de dişe diş göze göz bir mücadele sürer. Ancak yüzen kaleleri andıran Venedik kalyonları, Osmanlı teknelerine tepeden bakar. Denizcilerimizi eze eze ilerler ve Haliç’e girmeyi başarırlar.
Fatih 22 Nisan gecesi 67 parça gemiyi dağlardan aşırtarak Haliç’e indirir. Bizanslılar arkalarında koskoca bir donanma görünce hayretten donakalırlar. Elleri ayakları buz keser, kafalarından buhar çıkar.
Teslim ol, kazan
İmparator Konstantin öyle bir panikler ki “bedeli ne olursa olsun” sulh için yalvarmaya başlar.
Fatih’in vergiyle mergiyle işi olmaz. Onlara çok net bir cevap verir:
-Ya teslim olun, ya Müslüman!
Bu arada ünlü 12’ler Meclisi toplanır (ki alayı papazdır) bir intihar gemisi hazırlamayı ve Osmanlı filosunun içine girip ateşlemeyi kararlaştırırlar. Görev Venedikli Korsan Ciacomo’ya düşer. Akılları sıra geminin mahzenini barutla dolduracak, tekneyi Osmanlı filosunun üstüne yönlendirip patlatacaktırlar. Fedailer fitili ateşleyip suya atlayacak ve paçayı yırtacaktırlar.
Ancak Bizans sarayında Fatih’in çaşıtları (casusları) vardır, bunu haber alır Ciacomo’yu suçüstü yakalar ve kendi gemisinin direğinde sallandırırlar. alinti